Bel Soğukluğu (Gonore) Nedir?

Bel soğukluğu ; cinsel yolla bulaşan hastalıklar arasında teşhisi ve tedavisi en kolay olan hastalıklardan birisidir. 30-45 yaş aralığında yaygın olarak görülür. Neisseria gonorrhoeae bakterisi bu hastalığa sebep olur ve bu bakteri sadece insanlarda hastalık oluşturur.

Erkek ve kadınlarda görülme oranı eşittir ve birbirlerinden bu hastalık bulaşabilir. Kadınlarda semptomlar erkeklere oranla biraz daha anlaşılmaz olabilir. Erkeklerde ise bu hastalık kendisini cinsel organdan gelen sarımsı bir akıntı ile kolayca belli eder.

Bel soğukluğu hastalığının sadece cinsel birleşmeyle değil, aynı zamanda bu sarımsı akıntının bulaştığı eşyaların kullanılması ile de geçebileceği araştırmalar ile tespit edilmiştir. Önceleri bin kişiden 10’u bu hastalığı yaşıyorken şimdilerde ise bu oran neredeyse 20 kat artmıştır.

Bel soğukluğu akıntısının vücudun başka bölgelerine teması ciddi sağlık sorunları yaratabilir. Özellikle oral ve anal seks yapanlar ciddi tehlike altındadır. Akıntı göze bulaştığı zaman körlüğe bile sebep olabilir. Eşcinsellik, korunmasız cinsel birleşme, pek çok kişi ile cinsel ilişkiye girme, cinselliğin eskisine oranla daha özgür yaşanması bel soğukluğu hastalığının yaşanma oranını arttırmıştır. Erkeklerin kadınlara bel soğukluğu hastalığını bulaştırma oranı; kadınların erkeklere bulaştırma oranının neredeyse 4 katıdır.

Belirtiler cinsel ilişkiden yaklaşık 5-10 gün sonra ortaya çıkmaktadır. Neisseria gonorrhoeae bakterisinin kuluçka süresi 3-10 gün arasında değişmektedir. Bakteri vücutta aktif olduğu andan itibaren semptomlar yaşanmaya başlanır. Cinsel organdan gelen sarımsı akıntı ile kendisini belli eder. Tedavi edilmezse bir ay boyunca bu akıntı devam edecektir. Akıntıyla birlikte yaşanan diğer semptomlar da şunlardır:

Hem kadınlar hem de erkekler bu belirtileri yaşamaktadır; ancak erkeklerde daha belirgindir. Akıntının sarı renkte olması tanıda belirleyicidir. Semptomlar idrar yolu enfeksiyonu ile karıştırılmaktadır; ancak bu konuda çelişkide kalanlar idrar yolu enfeksiyonunda akıntı durumunun gözlenmeyeceğini bilmelidir. Burada da ayırt edici durum; akıntının idrar yapmadan kendiliğinden gelmesi ve yakın zamanda korunmasız cinsel ilişki yaşanmış olmasıdır.

Kadınlarda bel soğukluğu genellikle erkeklerdeki kadar belirti vermemektedir. Karakteristik olmayan (non-spesifik) belirsiz (müphem) bulgular gözlenir. Yani diğer üreme ve boşaltım sistemi hastalıkları ile karıştırılabilecek bulgular mevcuttur. Sarımsı akıntı görünmediğinden ve belirgin şeyler gelişmediğinden kadınlar doktora gidip tedaviye başlama konularında gecikmekte, bu da özellikle hamilelikte olumsuz durumlara sebep olabilmektedir. Pek öne çıkmasa bile kadınlara özgü denilebilecek yaygın olarak görülen bazı belirtiler şunlardır:

Bel soğukluğunda tedaviye gidilmediğinde akıntılar bir süre sonra durmaktadır. Bu da kişilere her şeyin geçtiğini düşündürür; ancak erkeklerde bel soğukluğu tedavi edilmediğinde bu durum kronik hale gelecek ve ileri dönemlerde:

Kadınlarda bel soğukluğu hastalığı tam anlaşılamadığı için daha ciddi durumlara sebep olabilmektedir. Neisseria gonorrhoeae bakterisiyle enfekte olmuş ve tedavi olamamış kadınlar hem gebelikte hem de doğum esnasında pek çok komplikasyon (beklenmedik etki) yaşamaktadır. Gebelik sırasında bel soğukluğuna bağlı oluşabilecek sıkıntılar şunlardır:

Bel soğukluğu hastalığına sahip enfekte anne, bu enfeksiyonu bebeğine bulaştırabilmektedir. Ayrıca normal doğum sırasında bebek vajinadan çıkarken bu bakteriler ile karşılaşacağı için bebeğin gözleri kontamine olacaktır. (Kontamine: Bulaşmış olma durumu)

Gözün bu bakterilerle buluşması “göz gonoresi” denilen hastalığa sebep olmaktadır; ancak doğumdan hemen sonra rutin olarak bebeklerin gözüne damlatılan %1’lik gümüş nitrat çözeltisi genellikle göz gonoresinin yaşanmasına engel olur. (%1’lik gümüş nitrat çözeltisi antibakteriyel bir çözeltidir.) Kadınlarda tedavinin gecikmesi en çok doğacak bebeğin sağlığı açısından riskler oluşturmaktadır.

Bel soğukluğu; üreme sisteminde ciddi iltihaplanmalara ve kadınlarda da rahim ve yumurtalığı birbirine bağlayan tüplerde tıkanmalara sebep olduğundan, ileri dönemde infertilite (kısırlık) ile yüzleşmek de mümkündür.

Bel soğukluğu tedavisi; ileriki dönemlerde cinsel yaşam ya da üreme ile ilgili sorunların yaşanmaması açısından önemlidir. Özellikle aktif cinsel yaşamı olan kişiler, üreme ve boşaltım sistemi ila alakalı bir şeylerin ters gittiğini hissettikleri anda doktora başvurup; belirtilerin ne anlama geldiğini öğrenmeli ve gerekli tedavi sürecini bir an önce başlatmalıdır. Bel soğukluğu teşhisi konulan kişiler mutlaka bu durumu partnerlerine ya da eşlerine haber vermeli ve onların da muayene olmasını sağlamalıdır.

Neisseria gonorrhoeae bakterisi “penisilin” içerikli antibiyotiklere duyarlı olduğundan, penisilin türevi bir ya da iki doz iğne çoğunlukla hastalığı iyileştirir. (Sefalosporin ilacı) Ayrıca yine doktorun belirlediği penisilin türevi olan ve ağızdan alınan bir haftalık bir antibiyotik tedavisi de bel soğukluğu problemini çözmektedir.

Tedaviye rağmen akıntıların devam etmesi, aynı semptomların yaşanması ve akıntının şeffaf bir renk almaya başlaması; bel soğukluğuna sebep olan Neisseria gonorrhoeae dışında başka bir bakteri türünün varlığına işaret eder. Böyle durumlarda doktorlar, enfeksiyon tedavilerinde iyi sonuçlar aldıran tetrasiklin veya doksisiklin isimli antibiyotik ilaçlar ile tedaviyi bir hafta daha uzatır. Bu bir haftanın sonunda hasta %100’e yakın bir oranda iyileşmiş olur.

Bel soğukluğu hem üriner sistem hastalığı hem de üreme sistemi hastalığıdır. Bu iki sistemle ilgili hastalıklarla “Üroloji Bölümü” ilgilenir. Üroloji bölümü hem bel soğukluğunun kendisiyle ilgili sorunlarla hem de bu hastalığın sebep olduğu cinsel işlev bozukluğu, kısırlık (infertilite) gibi yan sorunlarla ilgilenmektedir. Bu bölümde kadınların sadece üriner sistem hastalıklarına bakılmaktadır. Erkeklerin ise hem üriner hem de üreme sistemi (penis, testis, prostat vs.) hastalıklarına bakılır.

Kadınlar bel soğukluğunun üreme sistemindeki yansımalarını öğrenebilmek için “Jinekoloji Bölümüne” başvurmalıdır. [Üriner sistem; üreter(idrar borusu), böbrek, idrar kesesi (mesane) ve üretradan (idrarın mesaneden atılmasını sağlayan tüp şekilli kanal) oluşmaktadır.]